Eşcinselliğin hastalık olmadığını daha önceki yazılarımda defalarca belirtmeme rağmen yine de yinelemekte fayda görüyorum… Artık bunu netlikle öğrenmeliyiz ki eşcinsellik kesinlikle bir hastalık değildir. Eşcinsel olan bir kişi yaşı kaç olursa olsun psikoloğa gittiğinde “Beni tedavi eder misiniz?” sorusuna alacağı net cevap eşcinselliğin tedavi edilebilen bir hastalık olmadığı, bunun yönelim olduğu, bu yönelimin genetik ve içsel bir akışla yaşandığı olacaktır… Bir psikolog size sadece sahip olduğunuz eğilim hakkında ne yapabileceğiniz konusunda yönlendirmekten öteye gidemez. (Kendini psikolog sanan birkaç şarlatan dışında) 

    Eşcinsel duygularından emin olmayan ve tereddütlerle dolu bir sorgu içinde olan bireylerin eşcinsellik hakkında cevaplayamadıkları onlarca soruyu bir kenara atın kendisi içinde kopan fırtınalar, çelişkiler ve bir karar süreci oldukça yorucu bir süreçtir. Burada inanılmaz bir yalnızlık, korku ve onaylanmamak kaygısı yaşayan genç bir bireyden söz ediyoruz. Karşılıksız aşklar da cabası tabii…  Çok genç yaştaki bir birey aşık olduğu zaman kendisine o aşkın gelip gelmeyeceğini bilmediğinden, hatta o aşk biraz farklı ve kendi cinsine yönelik bir aşk olduğundan reddedilip reddedilmemek, alay edilip alay edilmemek gibi kaygılar taşındığını da unutmamak gerekiyor… 

   Eşcinselliğini tamamen kabullenenler, aslında farkında olup kabullenemeyenler, bunu kâra dönüştürenler gibi birçok eşcinsel dünyası var ve bir çok kişi bir dünyanın içinde diğer dünyalardan bağımsız yaşıyor…


1. “Ben eşcinsel değilim! Full AKTİFİM!” Birçok kez kendilerini fark ettiren kesimler arasında başı çeken eşcinseller… Eşcinsel sitelerde fotoğrafsız profiller açarak cinsel tatminliğin sadece seksten ibaret olduğunu düşünen ve kendi içinde iç çatışmasını sürdürmeye devam eden, eşcinsel olduğunu asla kabullenmeyen ve aktif olmanın bir erdemlik olup “erkeklik” olduğunu sanan kitle her geçen gün artmaya devam ediyor. Şunu kabul görmek gerekir. Eğer hemcinsin ile cinsel birliktelik yaşıyorsan eşcinselsindir. Rolünün ne olduğunun önemi yoktur. İster kabul et ister etme…

2. Daha önce size “Ortamda mısın?” sorusunu soran oldu mu? Birçok kez bu soru ile karşı karşıya kalma ihtimaliniz çok yüksek. Ortam tam olarak eşcinsel cafe ve barlarda takılan, sosyal medya üzerinden –özellikle Facebook- eşcinsel kimliği ile profil açıp paylaşım yapan bir halkadır. İstanbul’u ele aldığımızda istanbulda tam “16” adet eşcinsel – bar – club olduğunu biliyor muydunuz? Şaşırmayan kitle ortamda olan ve Taksim kokusunu soluyan kitleden oluşur. Bazıları için bu söyleyeceğim çok idaalı gelebilir fakat bana göre “Eşcinsel ortam” olarak tabir edilen o şaşalı atmosfer sizi demir kendisini mıknatıs haline getiriyor… Bir kez sosyal yaşantısını eşcinsel mekânlarda eşcinsel arkadaşları ile geçiren bir kişi muhakkaktır ki o ortamdan asla kopamaz… Nedeni aslında çok basit. Kendi içimizde bile çatışma yaşadığımız bir dünyada eşcinsel mekânlar eşcinseller için sihirli bir dünya haline geliyor. Daha önce hiçbir kez eşcinsel mekâna gitmeyen bireyler, düşünsenize sevgilinizin elini hiç kimseden korkmadan tutabiliyor, yanağına masum bir öpücük kondurarak gözlerinin içine rahat rahat bakabiliyorsunuz… Birisi görecek mi? Korkusu olmadan. Görse ne yazar ki? Orada çalışan garsondan işletmeciye kadar herkes bir erkekle duygusallık yaşıyor! Bu bile size çekici geldi değil mi? Bir de ortamın içine girdiğinizi düşünün. Hayır düşünmeyin. Böylesi gerçekten daha iyi.. ?

3. “Hayatta her şeyin bir karşılığı var fakat bunun karşılığı olmamalı!” Neyden bahsettiğimi az çok kestirebildiğinize sevindim. Her zaman şunu dile getirmekten çekinmem, bizler gökkuşağının renkleri arasında mükemmel bir ruha sahip, hayal dünyası ve hedefleri net bireyleriz. Bir o kadar da zekiyiz tabii… Daha önce bir çok yerde yapılan araştırmalara göre eşcinsellerin heteroseksüellere oranla hayatta daha mantıklı, yaşamaya değer ve net adımlar atabildiği gerçeği ortaya çıkmış. Bu durumun istisnası ancak maddi ihtiyaç ya da maddi doyumsuzluk olabilirdi ki oldu da… Bu konu hakkında fazla yazma hakkına sahip değilim. Fakat şunu net bir şekilde söylemeliyim ki “Her ne pahasına olursa olsun ister aç, ister tok, ister susuz, ister kötü, ister mükemmel bu hayat tamamen sizin hayatınız kimsenin hayatınızı kiralamasına izin vermeyin. “Bundan hoşlanıyorum nasıl olsa, sadece masum bir talep benimkisi!” hiçbir zaman mantıklı bir açıklama olamaz. İnsanlar zevk aldıkları şeyler için menfaat beklemezler, menfaat öderler. Siz gondola binmek, sinemaya gitmek, kitap okumak, güzel kokmak için üste para aldınız mı? O zaman lütfen menfaatlerinizin zevklerinizi “öp”mesine izin vermeyin!

4. Ve en masum eşcinseller… Her şeyin farkında olan, eşcinselliğini kabullenmiş, kız arkadaşları had safhada olan, eşcinsel internet sitelerinde profili olmayan, hayatını sadece realite üzerine kurmuş, okulunu, işini ve ailesini doya doya yaşamaktan çekinmeyen, heteroseksüellerin tercih ettiği mekanlara kız arkadaşlarıyla birlikte giden ve olursa olur olmazsa kısmet diyebilen o kitle…  O kitleyi hiçbir zaman bulamazsınız. O kitle belki sizi bulur. Ama asla eşcinsel temaların var olduğu yerlerde değil. Belki tatilde deniz kenarında, belki bir sinemada ayakkabı bağcıklarını bağladığı sırada, belki bir üniversite harç ödeme sırasında. Kısaca hayatta bir yerlerde…

Rengarenk ruhların sevgi , saygı, hoşgörü, dayanışma, sadakat ve güven ile beslendiği mükemmel bir Dünya hayaliyle…

Sevgiyle kalın…
Furkan ATA